2 Kasım 2010 Salı

“Wernicke-Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi” konser düzenliyor


“Wernicke-Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi”
Wernicke-Korsakoff hastaları ve eski mahkumlara yerleşim alanı ve iş imkanı sağlamak için çalışmalar yapıyor. Girişim “Çeliğe su verenlerle el ele!” sloganıyla Ankara’da, Anatolia Gösteri Merkezi’nde 24 Ekim Pazar günü saat 15:00’te bir dayanışma konseri düzenleyecek. Çalışmada yer alan Fatime Akalın’la yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.
Ölüm orucu direnişi 2000 yılında başladı. Devlet 2001 Temmuz ayında tahliyelerle kendi cephesinden yeni bir manevra gerçekleştirmiş oldu. Peşpeşe direnişçileri tahliye ederek direnişin insan bedenindeki etkilerini tüm toplumun gözünde görünür kıldı. Peşpeşe tahliyeler tutsak yakınlarının duruşunda da bir kırılmaya yolaçtı.
Ben de 2001 Temmuzunda tahliye edilen ilk ekiplerin içindeydim. Direnişin 264 günüydü bırakıldım. Zaten 5 yıl hapishanede kalmanın toplumdan koparıcılığının yanında uzun süren direnişin beynimde yarattığı tahribatları da taşıyordum. Zorla müdahaleye uğramıştım. Yanlış müdehale edilmesinin izlerini hala taşıyor ve yaşıyorum.
Hapishane yaşamında herşey nettir. Siyah ve beyaz gibi net bir şekilde
birbirinden ayrılır. Dost da bellidir düşman da. Bu algılayış biçiminin dışarıda
da bir süre devam etmesi gayet normaldi. Bunun üstüne direnişin hedefe kilitlenme, diğer her şeyi buna göre değerlendirme gibi doğal olan bir süreçle birleşince toplumla ciddi bir uyumsuzluk olarak şekillendi. Beni bir süre edilgenleştirdi bu durum.
Beyindeki tahribat bununla birleşince kavrama kapasitesini, algılayış
çözümleyişte ciddi sıkıntılar ve kendine güvensizlik derinleşti, bunlar edilgin yaşam biçimini uzattı. Bunları aşmam benim açımdan politik olarak ”0” dan başlamayı göze almamla ilgili bir durumu gerektirdi. Herşeyi bırakıp emekçilerin içinde sağlık emekçisi olarak işe başladım. ‘Üreten insan kendine güvenir’ gerçeği benim için somutlanmış oldu. Çeliğe su verenlerle elele kampanyasının amacını kendi yaşamımda somutlamış oldum. Elimde mesleğim vardı oradan yaşama tutunmayı başardım.
Bu olanaklardan yoksun yoldaşlarımza olanak yaratmak boynumuzun borcudur. Bu nedenle kampanyaya dahil oldum. Çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Toplumsal bir ihtiyaç olduğunu biliyorum. Dayanışma bizim kültürümüzdür. Onu ete kemiğe büründürüyoruz.

http://devrimciproletarya.net/?p=12280

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder