15 Nisan 2016 Cuma

WKEMDG - Çukurova Grubu Dayanışma Konseri Düzenliyor



Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi - Çukurova Grubu 15 Mayıs'ta destek konseri düzenliyor. Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlenecek olan konser için çağrı yapan grup "gelin hep birlikte elele verelim, WKEMDG için yaşam alanı kuralım" diyor...

Çalışmalarımıza destek olmak isteyen tüm dostları konserimize bekliyoruz. Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki afişimize göz atabilirsiniz...





Sürdürülebilir, Geliştirilebilir, Doğal Yaşam


“Hayata dönüş” adıyla yürütülen operasyonların mağdurlarıyla, özelde de Wernicke - Korsakoff Sendromu (WK) hastalarıyla 2004 yılında kurulan Dayanışma Ağı, WK hastası olan 520 mağdur ile ilişki kuruyor.


Çaçan Amedi

BasHaber - Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler ya bazı konularda bizim yapmamız gereken tam tersidir aslında. İnsanın bazı konuları unutmaması gerekiyor. Çünkü bazı süreçler bitmiyor devam ediyor maalesef. Daha kötülerinin yaşanmaması için gösterilecek gayret, yaşanmış olan kötülüklerin ise arızi sonuçlarının giderilmesi bir avuç insana düşüyor genelde. Nisyan eylediğimiz hafızayı beşerimiz hatırlarsa; devlet güçleri 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerinde yaptığı Hayata Dönüş Operasyonu’nda 30’u tutuklu 2’si asker olmak üzere 32 kişinin hayatını aldı.

Hayata Dönüş Operasyonu’nu hatırlıyor musunuz? Çoğumuzun artık hatırlamadığı, bilmediği o günleri tekrar anımsamakta fayda var. Olay şu; 1999 - 2000’li yıllarda bulundukları koğuş tipi cezaevlerinden, yeni yapılan F tipi hücre tipi cezaevlerine sevk edilmeyi reddeden, sevk kararına ölüm oruçları, açlık grevleriyle karşılık veren tutukluların eylemine hükümet müdahale kararı alır. Ve bu karar 19-22 Aralık 2000 tarihinde başlatılan “Hayata Dönüş Operasyonu” ile uygulamaya konulur. Ecevit başkanlığında kurulan 57. Hükümet içinde ANAP ile MHP'nin de yer aldığı kabinenin aldığı bu karar bugün bile kanamaya devam eden bir yaranın kaynağını oluşturur. Toplumsal bellek ne kadar unutmaya meyilli olsa da “ateş düştüğü yeri yakar” misali toplum olarak o dönemde oluşan sonuçlarla bu gün bile uğraşmak, yüzleşmek durumundayız.

Devletin 'Hayata Dönüş Operasyonu' 30’u tutuklu 2’si asker olmak üzere 32 kişinin hayatına mal olur. Sonrasında ise bazı verilere göre yaşamını yitirenlerin sayısı 122’ye çıkar. Çünkü direniş eylemleri hem içeride hem de dışarıda sürdürülür. Dışarıda da sürdürülen ölüm oruçlarının etkisini ile zamanla ölümler yaşanır.

Bu konuyu ele alırken, genelde “hayata dönüş” adıyla yürütülen operasyonların tüm mağdurlarıyla, özelde de Wernicke - Korsakoff Sendromu (WK) hastalarıyla kurulan dayanışmadan söz etmeden olmaz. Operasyonlar sırasında yaşananlar ne olursa olsun sonrasında hayatta kalmak ve yaşamaya devam edebilmek tek başına direnişçilerin başarısı değildir çünkü, dayanışma gerektirir.

WK’lular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi

Girişim, 2004 Ağustos ayında bir gurup eski mahpus, avukat ve duyarlı insan tarafından kuruluyor. Grup amaçlarını “Eşitlik, özgürlük mücadelemizin ve umutlarımızın gerçekleşmesi uğruna payına mahpusluk düşmüş, açlık grevleri-ölüm oruçları nedeniyle hastalanmış kardeşlerimiz için bir araya gelmek…” diye açıklıyor. Girişim WK hastası olan 520 mağdur ile ilişki kuruyor. Zaman içerisinde bu miktar azalsa bile dayanışma açısından büyük bir sayı. Özellikle bir şekilde aile desteği alamayan mağdurla yoğun temas halindeler.

Ege ve Çukurova’da çeşitli faaliyetlerle WKEMDG ağı genişletilmeye çalışılıyor. 2013 yılında ise Avrupa’da girişimin bir devamı olarak WEMDA kuruluyor.


Belgesel film, kamp vb…

Girişimin, 2014- 2016 yılları arasında Türkiye ve Avrupa’da hayata geçmiş yüzlerce etkinliği, eylemi var. Grup öncelikle İstanbul Sütlüce’de bir ‘yaşam ve dayanışma evi’ satın alıyor, sonrasında WK hastası olan ve olmayan 4 mağdur bu eve yerleşiyor. Evin ihtiyaçlarının bir kısmı girişim tarafından karşılanıyor.

Girişim yüzlerce kişinin katıldığı yaz kampları düzenliyor. En son beşincisi düzenlenen bu kamplarda mağdurlar, eski direnişçiler, aileler ve dayanışmacılar bir araya gelerek ciddi etkinliklerde bulunuyor. Forumlar, seminerler düzenleniyor.

Girişimin üzerinde durulması gereken ön önemli faaliyeti ise tedavi amaçlı çabalardan oluşuyor. Hastaların bireysel kayıt sistemi geliştirilmiş ve özellikle tedavi sürecine müdahil olan direnişçiler için yoğun çaba harcanıyor.

Girişiminin yeni hedefleri

Dayanışma girişiminin süregelen gelenekselleşmiş faaliyetlerinin yanında uzun vadeli hedefleri bulunmakta. Bu projelerden en ilgi çekeni ise kendi kendine yeterli “Kırda Çiftlik Evi Projesi.” İlk bakışta sıradan gibi görünen projenin ayrıntılarına bakıldığında ise öyle olmadığı göze çarpıyor. Ön projeler, ön fizibiliteler, birçok şey hazır. Projenin temel hedefi iç finansman döngüsünü de sağlayarak “sürdürülebilir” ve “geliştirilebilir” doğaya uyumlu inovatif yaşam alanı yaratmak olarak özetlenebilir. Kapitalizmin, tüketim kültürünün, egemen olmadığı, emek- üretim dengesinin yeniden kurulabildiği bir yaşam modeli tasarlanıyor. Girişim yakında kamuoyuyla paylaşacağı bu hedefini gerçekleştirme işine şimdiden başlamış bile. Sürekli toplantılarla her gün olayın yeni boyutları düşünülüp tasarlanıyor.

Demokratik ve yatay örgütlü grup

Dayanışma girişiminden kimse isim olarak ön plana çıkmak istemiyor. Girişim gurubundaki dayanışmacılar İstanbul Üniversitesi’ndeki tedavi amaçlı çabalardan söz edilmesini istiyor. Çapa Tıp Fakültesi’nin Nöroloji Bölümü’nün tamamından ciddi destek aldıklarını söyleyen aktivistler özellikle Prof. Dr. İ. Hakan Gürvit ve Uz. Dr. Pınar İşçen’e teşekkürlerini ifade ediyorlar. Operasyon sonrasında ve şimdi Çapa Tıp Fakültesi’nin doğru tıbbi müdahalelerinin sağlık sorunlarının büyümesinde engel olduğunu belirtiyorlar.

Dayanışma girişimindekiler çalışmalarının her aşamasında özellikle; TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı), İHD (İnsan Hakları Derneği) gibi kuruluşlardan ciddi destek aldıklarını anlatıyorlar. Fizyoterapist Dr. Hamiyet Yüce’nin ciddi çabalarının olduğunu, “beden farkındalığı” konusunda yaptığı terapilerin özellikle WK’lu mağdurlar açısından çok olumlu sonuçlar doğurduğunu belirtiyorlar. Mağdurlar için, onların hayata tutunmaları çabasını destekleyen herkese teşekkür edip yeni destekçiler bekliyorlar. Yani ‘safları sıklaştıralım’ diyorlar.

WK hastası Savaş Kör, çocukluk hafızasına döndü

Kör 5 Mart 1999'da, Çankırı Valisi Ayhan Çevik'e yapılan bombalı suikastin sorumlularından olduğu gerekçesiyle tutuklanıyor. Uzun yargılama süreçlerinde bulunduğu cezaevlerinde girdiği ölüm oruçları ve açlık grevlerinde WK hastası oluyor. Ankara Numune Hastanesi’nden 11 uzman, Kör için verdiği raporda "belleği ileri derecede yıkılmıştır, düşünce içeriği sığlaşmış, spontan konuşması kaybolmuştur. Başkasının yardımı olmadan yürüyememekte ve gündelik hayatını sürdürememektedir. Metabolik nedenli Korsakoff olup, ceza infazının tehiri uygundur" diye rapor verir. Nöbetçi İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi, Kör'ün hayati tehlikesini göze alarak tahliyesine karar verir. Ancak Kör tahliye olduktan sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi, hakkında verilen 15 yıl ağır hapis cezası onaylanır. Kalan cezasını çekmek üzere yeniden cezaevine gönderilme kararı verilir. Bunun üzerine 11 Ocak 2004 tarihinde ailesiyle birlikte kaldığı evden alınarak yeniden cezaevine konulan Kör'ün bilinci bir süre sonra tamamen kaybolur. Çocukluğuna dönen Kör, o dönemde aldığı dini eğitimin etkisiyle sürekli namaz kılmaya başlar. Avukatları dahil kimseyle iletişim kurmaz. Kör şu an Artvin'de ailesi ile yaşamaktadır...

WKEMDG İletişim Bilgileri:


Editörün Notu: Bu yazı http://bas-haber.com/tr/news/7108/surdurulebilir-gelistirilebilir-dogal-yasam sitesinde yayımlanmış olup yazıda geçen ve hatalı olan bölümler tarafımızdan yeniden düzenlenmiştir. 

2 Nisan 2016 Cumartesi

'Wernicke-Korsakoff hastaları yalnız bırakılmamalı'



F Tipi cezaevlerine karşı aylarca süren açlık grevi nedeniyle hafıza kaybı olarak bilinen Wernicke-Korsakoff'a yakalanan eski tutsaklar için Adana'da kurulan Wernicke-Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi, Wernicke-Korsakofflu ve hasta tutsakların yalnızlığa itilmemesini ve bu tutsaklara sahip çıkılmasını istedi. 

2000'li yıllarda Türkiye'de açılan ve "Ölüm çukurları" olarak tabir edilen F Tipi cezaevlerine karşı süresiz açlık grevi başlatan yüzlerce tutsak, aylarca eylemlerini sürdürdü. Bu eylemlere katılan tutsaklardan çoğu hayatının geri kalanını ciddi bir şekilde etkileyecek olan hafıza kaybı olarak bilinen Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalandı. İlk olarak 2004 yılında İstanbul'da bu hastalığa yakalanan tutsaklar bir araya gelerek Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi'ni kurup hasta tutsaklara ulaşmaya çalışırken, Adana'da ise bu girişim 2011 yılında bir kaç Wernicke-Korsakoff hasta tutsağın bir araya gelmesiyle oluştu. Türkiye genelindeki 350 Wernicke-Korsakoffludan 80'inin Çukurova'da bulunduğunu belirten Adana Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi Sözcüsü Bekir Sıtkı Keçeci, şu ana kadar yaklaşık 40 kişiye ulaştıklarını belirterek, bütün Wernicke Korsakoff hastalarının kendilerine ulaşması için çağrı yaptı. 

'Hedefimiz arşiv oluşturmak' 

2000 yılında F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçları eylemlerinde 273 gün kaldığını söyleyen Keçeci, 21 yıl cezaevinde kaldığını ve açlık grevleri ve ölüm oruçları eylemleri nedeniyle Wernicke Korsakoff hastalığına yakalandığını belirtti. Keçeci, girişimin her yıl düzenli olarak yaz kampları gerçekleştirdiğini ve bu kamplarda Wernicke Korsakofflu tutsaklarla bir araya geldiklerini aktardı. Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi'nin İstanbul, Çukurova ve Avrupa olmak üzere üç kol üzerinden çalışma yaptığını söyleyen Keçeci, hedeflerinin bir arşiv oluşturup, tutsaklar için bir sağlık birimi oluşturmak olduğunu belirtti. Girişimin ölüm orucu direnişçisi ve eski mahpuslarla kırda yaşam alanlarının oluşturulması için çiftlik kurulmasını sağlamak istediklerini dile getiren Keçeci, tutsakların hastaneye gidişlerini kolaylaştırmak amacıyla bir araç almayı düşündüklerini ancak maddi sorunlardan ötürü alamadıklarını ifade etti. 

'Ancak yarısına ulaşabildik' 

Türkiye genelinde 350 Wernicke Korsakoffludan 80'inin Çukurova'da olduğunu belirten Keçeci, bu sayının ancak yarısına ulaşabildiklerini söyledi. Keçeci, "Bir kısmı tamamen kayıp, adreslerini, yerlerini bulamıyoruz. Bir kısmı ise aileleriyle kalıyor. Bazıları hatırlayamadığı için, bazıları ise kendini ifade edemeyecek durumda oldukları için onlarla iletişime geçemiyoruz" dedi. Keçeci, Wernicke Korsakofflularla daha rahat iletişime geçmek için bir temsilcilik açmaya çalıştıklarını belirterek, bu hastalığa kapılan bütün eski tutsaklara dayanışma çağrısında bulundu. Wernicke Korsakofflu ve hasta tutsakların yalnızlığa itilmemesini ve her kesimin bu tutsaklara sahip çıkması gerektiğini belirten Keçeci, "Onlar kendi bedenlerini bu topraklarda zulüm, baskı olmasın, eşitlik, özgürlük ve barış olsun diye ölüme yatırdı" dedi. 

'Arkadaşlarımız yalnızlıktan kurtuldu' 

Adana Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi içerisinde 4 yıldır çalışma yürüttüğünü kaydeden girişim üyesi Mustafa Çamlı, açlık grevleri ve ölüm oruçları eylemlerinde yer aldığını ve Wernicke Korsakoff hastalığına yakalandığını belirtti. Çamlı, açlık grevleri ve ölüm oruçları eylemlerine katılanların sonradan yalnızlaştırıldıklarını, aileleriyle baş başa bırakıldığını ve onlar için yeni bir tecrit durumu oluşturulduğunu vurguladı. Çamlı, "Çalışmalara katılan arkadaşlardan hiç yürüyemeyenlerin, minik adımlarla da olsa yürümeye başlaması, bastonla yürüyenlerin ise kendi başlarına yürümeye başlaması umut verici. Arkadaşlarımız hareketsizlikten, itilmişlikten ve yalnızlıktan kurtuldu" diye konuştu. 

Bu röportaj Mersin - Diha -(gc/st/rp) sitesinde çıkmış olup, bloğa eklenirken redakte edilmiştir...