23 Ekim 2015 Cuma

Necdet Karacan'ı Sonsuzluğa Uğurladık...





Sütlüce'deki Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma alanında kalan Necdet Karacan arkadaşımız bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Dün (22.20.2015) kaldırılan cenazesi Ayazağa Mezarlığına defnedildi. Yakınları ve dostlarının katıldığı cenazede mezarı vasiyetince kızıl bayrakla kaplandı ve üzerine karanfiller atıldı. 

Cenaze töreninde konuşan dostları onun devrime adanmış bir nefer olduğunu, anılarında hep yaşayacağını söyleyerek devrim mücadelesini sürdüreceklerine dair söz verdiler. Cenazede hep bir ağızdan "devrim şehitleri ölümsüzdür" sloganları atıldı...



Necdet Karacan için iletişim gruplarımıza çok sayıda baş sağlığı mesajı geldi. Bu mesajlardan bazılarını buraya da koyalım istedik...


Necdet abiye uğurlar olsun!

Uzun süredir yolculuk yapamayan Necdet abi, hastanede son yolculuğuna çıktı. Onu tanıdığım günden beri Qua hastasıydı ve nefes almakta zorlanıyordu. 2010’da ilk, yaz kampında tanıdım Necdet abiyi. Deyim yerindeyse o gün bile yaşam mücadelesi veriyordu. Buna rağmen biz ölüm orucu gazilerine elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyordu.

Bir ölüm orucu gazisi arkadaş Necdet abiye, onlar sabah denize giderken, kendisini de almasını söylemişti. Necdet abinin rahatsızlığı o an hiç aklına gelmemişti. Sonradan hatırladı. Israrla isteğini geri çektiğini söylemesine rağmen, Necdet abi sabah o arkadaşı uyandırdı ve yanlış hatırlamıyorsam, denize götürdü.

Bu anı küçük bir ayrıntı. Ama yaşam mücadelesi veren bir insanın, kendinden önce başkalarını düşündüğünü gösteriyor. Necdet abinin eleştirilecek pek çok yanı vardır belki, ama benim tanıdığım kadarıyla kendi dar dünyasına hapsolan bir bireyci değildi. Tam tersine sadece yukarıda anlattığım anıda değil, tanık olduğum bir çok anda, asla Necdet abinin önce ben dediğini duymadım, buna denk düşen bir davranışını görmedim. Demem o ki benim için Necdet abi çok güzel bir insandı. Onu kaybettiğimize üzüldüm.
Ve ona son yolculuğunda uğurlar olsun, diyorum.


M. Kurşun

Nejdet abiyi çok özleyeceğim...

Kimi zaman keskin ve sekter dolsa da içten, sorumluluk taşıyan kişiliğini, güven verici ilgisini, güvenebileceğim birisini, ezilmişliğine rağmen dik duruşunu arayacağım. 

Nejdet abi gibiler ise yaşama verdiklerine kıyasla hep çok azına sahip oldular. Hak ettiklerinin çok azını aldılar. Bunun fiziksel ve ruhsal sıkıntılarını yaşadılar. 

Ben onu hep iyi anılarımda bıraktım. Hastalığından kaynaklı yaşadığı ve yansıttığı sorunları uzaktan anlamaya çalıştım. Bunları çözmek o kadar zordu ki, sadece üzüldüm, düşündüm.

Daha iyi olduğunu göremeden aramızdan gitmesi içimi buruşturuyor, acımı çoğaltıyor.

Kalanlara daha iyi bir dünya için söz vermek ve bunun mücadelesini yapmak bu acıyı biraz hafifletecektir.

Nejdet abi seni hep anacağız. Biz varoldukça sen de yaşayacaksın.

F. Ahmet Tamer

Değerli dostlar ,


Biz ASM Avrupa sürgünler meclisinden dostlarınız ,aramızdan ayrılan dostumuz Necdet arkadaş  ışıklar içinde uyusun tüm dostların başları sağ olsun. Bu mücadeleye elveren tüm dostlar tarihte ve hafızalarda yerlerini alacaklar.
selamlar

Selma Metin

WKEMDG / Çukurova Grubu Ankara Katliamı Anmasına Katıldı




10 Ekim 2015 Cumartesi günü saat 10.04'te Ankara 'da tren garı önünde patlayan bomba ile Türkiye tarihinin en kanlı bombalı katliamı yaşandı. 106 canın katedildiği ve 500'den fazla yaralının olduğu bu katliam; şimdiden KANLI CUMARTESİ olarak tarihin sayfalarına kazındı. 

Tam da KCK açıklamalarına göre, EYLEMLERİN KOŞULLU DURDURULACAĞI gün yapılan bu katliam,  bir kez daha devletin savaş temelli "inkar ve imha" politikalarının izdüşümüydü. Bir yandan TSK eliyle, PKK Kamplarına yönelik hava harekatı ve karadan uzun menzilli bombalı saldırılar gerçekleştiriliyor ve diğer yandan da BARIŞ MİTİNGİ 'ne IŞİD Bombaları atılıyordu.  Savaşta ölen bütün canların, demokrasi güçlerince  ayrımsız sahiplenildiği söylem, devletin savaş ve kan akıtma gerçekliğiyle karşılık buluyordu.  Öyle ya, ölen tüm insanlar; halk ve gerilla, kolluk güçleri emekçi ailelerin çocuklarıydı . "Ben şehit olmak istiyorum " deyip, zırhlı araç ve onlarca korumayla gezen sakallı bakanların partisine isyan edilen cenaze törenlerindeki öfke; devletin en üst makamında "hain" damgasıyla karşılık bulurken; hangi BARIŞ 'tan söz edilebilirki... 35 günlük bebeklerin anne kucağında kurşuna dizildiği bu ülkede, ÖZGÜRLÜK ölümle örtüşürken mermilerle-bombalarla KARDEŞÇE yaşamaktan gayrı ne yapılır ki...


Tam da özgürlük halayına duranların; "Bu meydan kanlı meydan " sözleri Ankara semalarında yükselirken, şiddetli iki patlamanın ardından BARIŞ SAVAŞÇILARI 'nın parçalanmış bedenleri, ortalığa saçılan kanlar o kelimeleri yaşamın gerçekliğiyle buluşturdu.  KANLI CUMARTESİ  ve KANLI MEYDAN'ın  hikayesi özetle buydu. Çok laf edilir, fazlaca kelam söylenir ama, gerçekten de BARIŞ,  işte böylesi bedeller ödenerek gelecek. 
Evet,  barış gelecek! Belki yarın, belki yarından da yakın. ..


Cumartesi sabahı patlamanın duyulmasından hemen sonra, önce bir kurumda buluşarak kısa bir değerlendirme yapıldı ve ardından ADANA İHD'ye gidilerek gündeme ilişkin fikir alışverişinde bulunuldu.  Pazar akşamı gelecek şehit cenazelerinin karşılanması ve  neler yapılacağına dair öngörüşme pazar sabahı yapıldı. Mersinde ki arkadaşlarla da görüşülerek, şehit cenazelerinin karşılanması, mezarlıklara yürüyüş ve gömülme işlemlerinin yanı sıra,  taziye evlerine gidilmesi faaliyetleri ortaklaşa halledildi. 




Adana UĞUR MUMCU MEYDANI'na getirilen cenazelerin karşılandığı ve HDP Eşbaşkanı FİGEN YÜKSEKDAĞ'ın konuşma yaptığı alanda bulunan meçhul paket,  panik ortamına yol açılmadan halledildi. İçinde yiyeceklerin bulunduğu bu paketi kimin ne amaçla oraya koyduğu ise, meçhul. Gülbahçesi ve Denizli mahallesine götürülen şehitler, değişik mezarlara defnedilirken,  alanda ve Yürüyüş kortejindeki binlerin öfkesi, disiplinli bir haykırış ve isyan olarak BARIŞ'ın yakıcılığını gösteriyordu.  


Evet! Barış gelecek.  Her türlü bedel ödense de,  cansız bedenlerimiz buzdolaplarında günlerce bekletilse de, bebeklerimizin masumane gülüşleri yüzlerinde donakalsa da BARIŞ GELECEK. Ve bu Barış; kanla, parçalanmış uzuvlarla, buzdolaplarında ki cenazelerimizle de olsa gelecek. Gezi'den-Kobanê 'ye, Kızıldere 'den-Rojava'ya, Darağaçlarından-Diyarbakır işkencehanelerine, Suruç'tan -Kanlı Cumartesi 'ne kadar sürdürülen mücadele ve savaş;  işte bu eşitliğin,  kardeşliğin,  özgürlüğün, emeğin ve barışın savaşıdır!  


İNADINA BARIŞ! İNADINA MÜCADELE VE SAVAŞ! ... 


ÇUKUROVA WKEMDG /ADANA

Girişimimize Yapılan Baskılarla İlgili Basın Açıklaması





Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi, Didim’de gerçekleştirdikleri 5. Yaz kampına yönelik baskı, tutuklama ve gözaltı saldırılarına karşı 21 Eylül 2015 tarihinde İHD, İstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı gerçekleştirdi. 
Girişim adına basın açıklamasını okuyan Bekir Sıtkı Keçeci, Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi olarak Didim’de gerçekleştirdikleri yaz kampı süresince uygulanan baskıların kamp sonrasında da devam ettiğini belirtti.
Toplantıda okunan basın metninin tamamı ise şu şekilde;
BASINA VE KAMUOYUNA
Ülke genelinde artan devlet terörü siyasal iktidara muhalif olan bütün toplumsal kesimleri içine alarak devam ediyor.  Biz, Didim'de yapılan Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi 5. Yaz kampı süresince ve sonrasında bu baskılarla karşılaşmaya devam ediyoruz.
Kısaca yaz kampı süresince olanlara bir göz atalım.
6 Eylül’de görme engelli arkadaşımız Delil Akkurt tutuklandı. Delil Akkurt gerekli bütün evrakları resmi yetkililere iletmesine rağmen evraklar sisteme girilmediği için aranır duruma düşüyor. Kendisi mahalli karakolda imzaya gittiği için arandığını bilmiyor. Kampa gelmeden öncede yerel karakola imzaya gidiyor.
7 Eylül’de 3 arkadaşımız  gözaltına alındı ve 1 gün tutuldu. Ertesi gün serbest bırakıldılar.
9 Eylül’de ise kaldığımız otelden hukuki eksiklikleri olduğundan dolayı devreye Kaymakam'ın girmesi ve otel sahibini oteli kapatmakla tehdit etmesi üzerine aynı otelin hukuki sorunu olmayan başka bir yerine geçtik. Otel sahibinin de bizle ilgili bir sorun yaşamasını istemedik.
Bu kez  Askerlik sorunu olan bir arkadaşımız için sabah saat 04.00 te kağıt imzalatmak için geldiler. Bu bürokratik işlem için sabahı da bekleyebilirlerdi. Yeni yerleştiğimiz otelde tacizlerini sürdürdüler.
Yaz kampı programımıza devam ederken 11 Eylül'de Piknik alanından çıkışta bindiğimiz toplu taşıma araçları durdurularak kimlik kontrolü yapılmak istendi. Arkadaşlarımız otelde kaldığımız bütün kimliklerin otele zaten verildiğini ifade edince kimlik kontrolü yapmaktan vazgeçtiler.
Yaz kampından sonrada çalışma içinde bulunanlara yönelik taciz ve baskı uygulamaları sürüyor.
Ölüm orucu ve süresiz açlık grevi eylemlerinde devletin zorla müdahale ederek, beden ve ruhsal bütünlüğünü yitirmesine neden olduğu  insanlığın eşitlik, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine emek verenlerle hayatı birlikte sürdürme ve dayanışma faaliyetimiz  devam edecektir.
Bu saldırı da, ülke genelinde artan devlet terörünün bir uzantısıdır.
Baskılar bizi yıldıramaz!

WERNİCKE KORSAKOFFLULAR VE ESKİ MAHPUSLARLA DAYANIŞMA GİRİŞİMİ