27 Mart 2016 Pazar

Dayanışma Ağı Yemeğinde Biraraya Geldik...



Günlerdir ne kadar insan gelecek kaygısı yaşarken salon kısa sürede doldu. 300 kişilik salon da, hemen hemen boş sandalye kalmadı. Tanıdık yüzlere yeni simalar eklenmişti. Bir yandan da yemek servisleri başladı. 11 yıllık çalışmamızda bu yemekli etkinlik ilk'ti. Bir tarafta yemek yiyeceğiz öbür yanda sahne alan arkadaşlarımızı dinleyeceğiz...

Saygı duruşuyla başlıyoruz: Yumruklar havada. Bir kadın ve bir erkek direnişçi arkadaşımız; Dayanışma Ağı'nın temel çalışmalarını ve hedeflerini anlatan kısa bir konuşma yapılıyorlar. Konuşmayı, yine çalışmalarımızı anlatan bir sinevizyon gösterisi izledi. Slayt gösterisinden sonra, alkışlar arasında, Ölüm Orucu eyleminin öznelerinin oluşturduğu koro sahneye çıktı. Tek başına yürüyemeyen Wernicke Korsakoffluları,  Arkadaşlarımızın desteğiyle sahnedeki sandalyelere kadar götürüldü. Kimi koltuk değneklerine yaslanarak, kimi de kendi yürüdü. Yemek etkinliğine 35 Direnişçi ve Wenicke Korsakofflu arkadaşımız katıldı. Gelmek isteyipte işi çıktığı için gelemeyen daha 15-20 Direnişçi arkadaşımız vardı.

Dayanışmamızın önemini en çarpıcı anlatan görsel sahne koro ekibi oldu. Öyle ki çalışmayı yeni duyup kafasında "acaba böyle birileri var mı" tereddüttü içinde etkinliğe gelenler duygu seline kapıldılar. Herkes direnişçilerin korosuna eşlik etti.
Bu arada çalışmamızı anlatan el ilanları ve bizimle ilişkilenecekler için kısa bir anket forumu dağıtıyoruz. Zira çalışmamızın gelişip güçlenmesi için yeni taze kana ve maddi olanaklara ihtiyacı var.

BEKSAV Tiyatro İmge sahne alıyor. Toplumsal değerleri sorgulayan bir oyun sergilediler.  Güncel olması herkesin dikkatini çekti.
Sonra BEKSAV Müzik Topluluğu sahne aldı. Birkaç şarkı söyledikten sonra hareketli parçalar çaldı. Halaya durduk. Bir müzik şöleni verdi genç BEKSAV Müzik topluluğu.

Böylesi bir süreçte, böylesi bir etkinlikte Ateşin ve Güneşin çocuklarını anmadan geçmek olmaz. Adnan Yücel’in Ateşin ve Güneşin Çocukları şiirinden bir bölüm okuyor sunucu kadın direnişçi arkadaşımız.

Farklı bir etkinlik ve farklı bir programla ilerliyor gece. İkili bir etkinlik var sanki. Biri sahnede diğeriyse masalarda.  Masalardaysa tanıdıklarla özlem gidermek ve yeni gelenlerle tanışma biçiminde sürüyor etkinlik. Serbest kürsü bölümünde gizli yetenekler sahne alıyor:  Bir misafirimiz saksafonuyla sahneye çıkıyor. Hem çalıyor hem söylüyor. İki direnişçi arkadaşımız dan biri şiir okudu diğeri de direnişçi türküleriyle yüreğimize dokundu.

Etkinlik sona ererken herkesin yüzünde başarmanın mutluluğu vardı. Evet böyle bir etkinliğe başlarken, çalışmaları yürütürken kaygılıydık… Ama "güzel oldu" diyemeden geçemedik. Ufkumuzu açan bir etkinlik oldu. Bundan böyle dışa yönelik farklı biçimde etkinlik ve çalışmalarla Dayanışma Ağı'nı genişleteceğiz. 

Yeni etkinliklerde buluşmak umuduyla…
Etkinlikte emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürler…

Dayanışma Ağı
Çeliğe Su Verenlerle Elele
Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi WKEMDG




Adana'da Çocuk Mahpuslara Karşı Baskı ve İşkence Protesto Edildi


Adana'da bulunan İHD, Çocuk Mahpusları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği ve WKEMDG Çukurova Grubu ortak bir basın açıklaması düzenleyerek Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalan çocuklara uygulanan insanlık dışı muameleyi protesto ettiler.

Son dönemde Ensar Vakfı'yla yeniden gündeme gelen çocuk istismarının devlet erkince örtbas edilmeye çalışıldığı günümüzde hapishanelerde bulunan çocuk mahpuslara yapılan baskı ve kötü muamele de ayyuka çıktı.

Okunan basın açıklamasında ailelerin ve insan hakları savunucusu avukatların hapishane ziyaretleri sırasında ki tespitleri işkencenin boyutlarını gözler önüne serdi. Politik olarak tutsak edilen çocuk mahpuslara yapılan işkence karşısında sessiz kalmayacağız diyen protestocular baskı ve işkencenin takipçisi olacaklarını ve konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını belirttiler.

Adana İHD'de başlayan basın açıklamasına yaklaşık 60 kişi katıldı. Çocuk mahpuslara yapılan kötü muamele ve baskı karşısında kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıldı. Açıklama sonrasında cezaevlerine ilişkin ve WKEMDG çalışmalarına ilişkin sohbet edildi.

Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi / Çukurova Grubu



1 Mart 2016 Salı

Wernicke - Korsakoff’un ‘varlıkları’ Yaşıyor


“Hayata dönüş operasyonları” ile 2000’de cezaevlerinde yaşananlarla nasıl yüzleşilir? Mahkemeler nasıl sonuçlanır bilinmez ama operasyonun esas mağdurları “saflardaki” yerlerini koruyor. Wernicke - Korsakoff sendromuna kapılanlar buna “devrimci meslek hastalığı” deyip yaşamak için direnmeye devam ediyorlar. 


Çaçan Amedi 

BasHaber - 19 Aralık 2000 yılında Türkiye cezaevlerinde yapılan ve çok sayıda tutuklunun yaşamını yitirmesine neden olan “Hayata dönüş operasyonlarıyla“ amaçlanan olmadı ve operasyonlarda mağdur olan insanlar bugün aramızda yaşamaya, yaşamak için direnmeye devam ediyorlar. Ölü statüsünde serbest bırakılanlar da Wernicke - Korsakoff (WK) sendromuna yakalanmış durumda. Ya da WK olmamışsa bile durumu onlar kadar ağırlaşmış insanlar aramızda yaşıyor, hayatı paylaşıyorlar. WK gibi ağır hastalık altında bile üretenler var. WK’liler arasında Esmahan Ekinci, İdris Yiğit gibi yazarlar ve Birtan Güven gibi ressamlar da var. 

Bu yazımızda Refik ve Ömer Ünal kardeşlerden ve dayanışma evinden, evde kalan diğer direnişçilerden söz edeceğiz. Ardından WK hastaları ve eski mahkûmlarla dayanışma ağından ve özelde WK’li hastalarla ilgili çalışmalara değineceğiz. 

Az önce cümle içerisinde ve “insan” yerine kullandığımız “varlık“ sözcüğü zihninizi bulandırmasın. Refik Ünal’ın sık kullandığı bir kelime. Refik’in bu kelimeyi oldukça tutarlı bir kullanma biçimi var ve kendisi dâhil bütün insanları “varlık“ olarak adlandırıyor. Kendilerine operasyon sürecinde ‘yokluk’ dayatılan, “öldüler artık” diyerek cezaevinden tahliye edilen ama bugün var olan bir insanın kullanabileceği en güzel kelime sizce de “varlık“ değil mi? Sağmalcılar Cezaevi’nde 2000 yılında su bile içemez hale gelmiş ’Refik varlık.’ Refik arkadaşlarının bulduğu bir yöntemle vücut derisinin sürekli ıslak tutulmasıyla yani deriden su alarak yaşatılabilmiş bir süre. Refik bugün bütün heybetiyle yaşıyor. Hayatta kalabiliyor ama cezaevinden çıktıktan sonra yardım almadan yürüyemiyor, yemek yiyemiyor. Ölüm orucu sonrası tedavi sürecinde yapılan olumlu müdahalelere bağlıyor bugünkü yaşamını. Direniş sonrası yaşanan müdahalelerde özellikle B1 vitamini takviye edilmediği için birçok direnişçinin WK hastası olduğunu belirtiyor. 


Refik sağlığını yeniden kazanmasında Çapa Tıp Fakültesi’nin, dayanışmanın önemine vurgu yapıyor ama ruh sağlığını yakalaması konusunda felsefeyi de es geçmiyor: “Kendimi yeniden felsefeyle kurdum, hafızamı felsefeyle yeniden kazandım, toplumla iletişimimi onun üzerinden geliştirdim.” Düzenli olarak takip ettiği Özgür Üniversite’nin felsefe seminerlerinin yaşamındaki önemini anlatıyor. Refik’e biraz takılmak istiyorum. ‘Türkiye’den bugünkü koşullarda filozof çıkar mı?’ diye soruyorum. Cevap çok net “çıkar” diyor ve çok iyi takip ettiği bir isim veriyor. Ben ’çıkmaz’ diyorum ama o diretiyor ’çıkacak’ diyor. Refik’in aktüaliteyi, gündemi ve felsefeyi çok iyi takip ettiği her halinden belli oluyor. 

Sözün burasında lafa karışan ve WK’den muzdarip olan Refik Ünal’ın kardeşi Ömer ise kendini yaşama bağlayan temel faktörün internet ve facebook olduğunu belirtiyor. Direniş dönemi sonrasında uzun süre kendine gelemeyen Ömer şimdilerde pek evden çıkamıyor. Koltuk değnekleriyle yürümeye çalışıyor ve çoğunlukla bilgisayar başında, hafızası ve yaşamıyla ilişki tazeliyor. Cezaevi sonrası ilk dönemlerinde kendisini sürekli dışarıdan gören olayları ve mekânları dışarıdan algılayan psikolojik nörolojik durum yaşamış. Özne bunalımına girmiş. Kendisini hep dışarıdan algılamış. Durumunu anlamaya çalışan nörologlar bu durumuna nörolojik, psikologlar, psikolojik tanılar koymuşlar. Kimi uzmanlar ise ikisini birleştirip nöro-psikolojik demişler. Ömer bu durumlarını aşıp kendini bulduğu, içindeki özneyi keşfettiğinde ise belki de en doğru tanımlama ortaya çıkmış. Sonuca “mucize” demişler. 2000 ve 2001 direnişçilerinden örnekler veriyor Ömer. İsmail Hakkı Sadıç’tan söz ediyor. Bu arkadaşımız yaşamdan koptuğu anlarda kolundan “iki kıl çeker ve onu ölmediği konusunda ikna ederdik” diyor. Günnaz Kuruçay’ın ise uzun süre ‘var mıyız/yok muyuz’ sorusu ile cebelleştiğini anlatıyor. 

Yukarıda okuduğunuz sohbeti yapmak için geçtiğimiz hafta WK hastaları ve eski mahkûmlarla dayanışma ağının WK hastaları ve diğer direnişçiler için oluşturduğu dayanışma evini ziyaret ediyorum. Dayanışma evinde düzenli olarak dört kişi yaşıyor. Sohbet sırasında salonun ortasında duran sehpa koltuklara doğru biraz daha yaklaştırılıp üzerine bir tabak börek birkaç tabak bisküvi indiriliyor. Refik ve diğer ’varlıklarla’ sohbet bitmiş ama o kadar insana aslında yetmeyecek bisküviler ve börekler bitmemişti. Siyasi anlayışım hayat görüşüm birçok noktada uyuşmasa bile devrimcilere en çok da bu yüzden saygı duyuyorum. Onlar son lokmayı diğer yoldaşlarına kalsın diye tabağa terk eder. Bu durum devam ettiği sürece bu ülkede devrimcilerin de hiç bitmeyeceğini görüyorum. 

Wernicke-Korsakoff Sendromu nedir? 

Wernicke-Korsakoff Sendromu, 1887 yılında Rus psikiyatr S. Korsakoff ve 1900 yılında Nöroloji Uzmanı Carl Wernicke tarafından, hastalar üzerindeki klinik-patolojik gözlemlere dayanılarak tanımlanan bir hastalıktır. Aşırı alkol tüketimi (alkolizm) veya açlık nedeni ile meydana gelen tiyamin (B1 vitamini eksikliği) hafıza kaybı gibi beden işlevlerinde düzensizlik durumudur. Bu hastalarda Demans'a benzer bulgular görülmekte, uzun süreli belleğe yönelik ciddi problemler yaşanmaktadır. Cezaevlerinde ölüm orucuna, uzun süreli açlık grevlerine girenlerde sık görülen bir hastalıktır. 

(Ç.G)  


WKEMD, Çeliğe Su Verenlerle Elele Kampanyası Hazırlık Toplantısı Yaptı


24 Ocak 2016 tarihinde demokratik kitle örgütleri ile bir araya gelen WKEMDG Çeliğe Su Verenlerle Elele Kampanyası hazırlık toplantısı yaptı. TİHV, Sokak Kültür Derneği, Yaşam Ağacı Derneği, Emekliler Dayanışma Sendikası, İHD, Bas Haber ve WKEMDG gönüllülerinin katıldığı hazırlık toplantısı kampanya sinevizyonunun gösterimi ile başladı. Gösterim sonrası Çetin Durukanoğlu ve Kerim Tepeli kampanya ve WKEMDG'nin çalışmaları hakkında bilgilendirme yaptılar. 

Forum bölümünde ise toplantıya katılan kurum ve kişiler kampanyanın yürütülmesi ve planlanması konusunda desteklerini sundular. Kampanyanın çok kapsamlı olması nedeniyle bölgesel toplantılar yapılması, özellikle İstanbul gibi ulaşımın zor olduğu bir metropolde son derece faydalı olacaktır görüşleri dile getirildi. Bölgesel toplantılardan sonra yeniden tüm kurumlar ve bireylerle bir araya gelerek kampanya startının verilmesi gerektiği belirtildi.

Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi