4 Eylül 2016 Pazar

Edebiyat Dünyasının Duayeni Vedat Türkali 97 Yaşında Yaşama Gözlerini Kapattı




Vedat Türkali, 13 Mayıs 1919’da Samsun’da Kürkçüoğlu Mahallesi'nde doğdu. Mahallede Kürtler, Türkler, Lazlar, Boşnaklar, Çerkezler bir arada yaşıyordu.

Liseyi Samsun Lisesi’nde okuduktan sonra 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl eşi Merih Pirhasan’la evlendi. Maltepe Askeri Lisesi ve Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1951’de tutuklandı. 9 yıl ceza aldı. 7 yıl yattıktan sonra serbest kaldı.

Rıfat Ilgaz ile Gar Yayınları’nı kuran Türkali, 1965’te Karanlıkta Uyananlar filmiyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı.

Türkali, romancılıkta ise çığır açan bir isimdi. Bir Gün Tek Başına, Mavi Karanlık, Tek Kişilik Ölüm, Güven, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Kayıp Romanlar, Yalancı Tanıklar Kahvesi, Bitti Bitti Bitmedi gibi unutulmaz romanlara imza attı. 1974’te Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü, 1976’da Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı.

Şiirlerinde; “Tophane’nin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan çocuklar...” “mavi patiskaları yırtan gemi...”yle sonsuzluğa yelken açtı diyerek barış taleplerini dile getirdi.

İstanbul'u anlatırken;
“Salkım salkım tan yelleri estiğinde,
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniye'nde güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri İSTANBUL!
“Haramilerin saltanatını yıkacağız, bekle bizi İstanbul”
Mısraları şarkılara, türkülere esin kaynağı oldu müziğin tınısında çınladı bu sözler.

Romanları, filmleri, oyunları, şiirleri kuşaktan kuşağa aktarıldı yıllar boyu.
“Bir Gün Tek Başına” yola çıktığında da kalabalıktı, “Mavi Karanlık”ta soluklanırken de “Güven”de kar yağışı altındayken de…

Geride bıraktığı eserleri insanlığın ortak mirası olarak okunabilir. Hayatı, duruşu ve yazdıklarıyla çok şey öğretti. Bu kısa bir biyografi aslında, yazılacak çok şey vardır mutlaka ama onu anlatmak, değerlendirmek kelimelere sığmaz...

Edebiyat dünyasının son yüzyılda yetiştirdiği duayen yazarı Vedat Türkali; Yaşamında durduğu yerden, ezilenlerden yana tavır koyarak muhalif yazar çizgisi ile dikkat çekti. Muhalif bir aydın yazar olarak yapması gerekenin bilinciyle; haksızlığa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı durdu. Özgürlük, demokrasi ve halkların kardeşliğini savundu.

Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önemli isimlerinden Vedat Türkali; Kürt sorununun çözümü için yapılması gereken tavrı ortaya koydu.  'Ben Kürt değilim ama Kürt halkımızın neler çektiğini çok iyi biliyorum. Rahat rahat 'Ne mutlu Türk'üm diyene' diyebilmek için Kürt halkının sorunlarını çözmek zorundayız... Paşa hazretleri 'dağda bir tek gerilla kalmayıncaya kadar dağları temizleyeceğim' demiş. Aferin. Almış bir görev yerine getirecek tabii. Dağların boş kaldığı dönemlerde sorun çözülmüş mü? Niye çözülememiş? Çünkü sorun dağlarda değil. Sorun, kentte, toplumda, bizim aramızda. Çözülmedikçe, o dağlar yine dolar. Gençler 'spor olsun' diye çıkmıyor dağlara, canları pahasına çıkıyorlar' diyerek devrimci-sosyalist aydın özelliğini gösterdi.
Yarattığı eserleri ve siyasal anlayışındaki muhalif duruşuyla kalemine yansıttı.

Türkiye işçi sınıfı hareketinin mücadelesinde, sosyalist ve devrimci mücadelenin içinde ve yazdıkları roman, makale ve köşe yazılarında toplumsal, siyasal mücadele tarihine ışık oldu. Yaşadığı onca yılın deneyimleriyle; geride kalmış karanlıklarını iyi analiz ederek geçmişin daha net anlaşılmasına hizmet etti eserlerinde.

Vedat Türkali, Kürt sorunu üstüne doğruları hiç sakınmadan dillendirdi. Kürt halkıyla ve siyasetiyle doğrudan sapmadan, yalın ve kararlı iradesiyle ilişki kurdu. Dayanışma ilişkisini  barış ve çözüm üzerinden bakarak biçimlendirdi ve desteğini esirgemedi. 2002 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi’nden (DEHAP) aday oldu ve sözünü pratiğe geçirdi.

Gezi ayaklanması ve kitlesel başkaldırı yeni sürece damga vururken Vedat Türkali yine ayaklanmanın yanında saf tuttu.

Agos Gazetesi’ndeki röportajında: “Taksim’de yaşanan Gezi Direnişi’ni ve Türkiye’nin birçok yerindeki olayları takip ettim. Sağlığım nedeniyle bu insanların aralarında olamadım. Ama onları izledikçe, geleceğimizin güvence altında olduğunu gördüm. Dünya tarihinde de Türkiye’de de şu çok açık olarak görülmüştür. Zulmün olduğu yerde direniş de olacaktır”dedi.

Sanat ve Edebiyat konusunda sansür karşıtı çizgisini sürdürdü; Agos Gazetesi’ndeki röportajında: “İktidar tehlike gördüğü her şeyi yasaklama yoluna gider. Sanatçı da edebiyatçı da sansürle karşılaşır. Türkiye’yi korku yönetiyor çünkü! İktidar muhalefetten korkuyor, muhalefet iktidardan. Halk işsizlikten, açlıktan da korkuyor, devletten de! Sanat en güçlü muhalefet biçimi” diyerek sanatçının ve edebiyatçının güçlü yönünü ortaya koydu.

Sanatçının, edebiyatçının ve bilcümle muhalif aydınların; “Düşündüğünü söylemekten korkmaya başlarsa bir kişi, düşünmekten de korkmaya başlar” sözleriyle ve “Bir yere ulaşmanın çeşitli yolları var, onursuzu seçmek de yürek işidir. Kafasına yükselmeyi koymuşsa etini de sunar, beynini de. Güçlük onurlu yürümekte.”

İşte bir ömrün 97 yılı geride bıraktıklarıyla değeri yücelen, onurlu duruşunu asla kaybetmeden yolundan sapmayan devrimci sosyalist edebiyat duayeni Vedat Türkali bu dünyadan geçti....

Mehmet Acettin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder