22 Ocak 2010 Cuma

UNUTMAK KÖTÜ, YA UNUTULMAK ?

EDİTÖRDEN

Yeni Aktüel



Hatırlamak, Unutmak, Unutulmak

Yüzünde çocuksu bir gülümseme, çocuksu bile değil gerçek bir masum çocuk gülümsemesi; "Bana altı defa müdahale edilmiş, bunların hiçbirini hatırlamıyorum" diyor. Gülümsüyor yine, susuyor.
"Fiziksel rahatsızlık ve unutkanlık, ikisi de bende var. Yürüme bozukluğuhafıza fena değilYavaş yavaş bunları yeniyoruz" diyor sonra. Umutlu, gülümsüyor, gerçek bir çocuk gülümsemesiyle, gerçek bir umutla gülüyor kameraya.
"Ölüm orucundan sonrasını hatırlamıyorum, öncesini ise şöyle böyle" diyor bir başkası: "Bir film izlerken o filmin ne anlatmak istediğini anlayabiliyorum ama sonra unutuyorum, izlediğimi de unutuyorumAnlık yaşıyorsun, bu çok kötü bir şey. Uzun erimli planlar yapamıyorsun, hatırlamamak çok kötü" Sonra, eskiden belki de yüzlerce kez söylediği bir şarkıyı mırıldanmaya başlıyor: "İşte bir sabah uyandığımda / Çav bella çav bella çav çav çav / Elleri bağlanmış buldum yurdumu / her yanı işgal altında / Eğer ölürsem ben partizanca / çav bella çav bella çav çav" Susuyor, karşı duvara bakıyor yardım ister gibi, sonra kameramana dönüyor, utangaç, gülümsüyor, dudaklarını büküyor usulca: "Orada koptu"
Bu kısacık filmi Emre gönderdi bana facebook'tan, Emre Ünsallı. Adı "Unutmak nedir bilir misiniz?" Kısacık ama etkisi çok uzun sürüyor. O çocuksu yüzler günlerdir gitmiyor gözümün önünden. Film "Korsakoflu"larımız üzerine. Unutmak ve unutulmak üzerine. Biraz Korsakoflular konuşuyor, biraz "biz". "Biz" yani, sokaktakiler, sen, benKorsakoflular "unuttuk" diyorlar, biz "hatırlamıyorum" "Hayata Dönüş Operasyonu"nu ve ölüm oruçlarını soran ve sokaktakilere tutulan mikrofon sadece tek bir cevap alıyor: "Hatırlamıyorum"
Siz hatırlıyor musunuz? Küçücük, basit, tamamen insan gibi yaşamakla ilgili taleplerle ve o talepler hiçbir cevap bulamadığı için devlet katından, sadece bunun için başlayan ve günler, haftalar, aylar süren, önce gazetelerin birinci sayfalarından haberleştirilirken, günler uzadıkça ve ölüme yaklaştıkça insanlar, derin bir sessizliğe, bir kayıtsızlığa bürünülen o ölüm oruçlarını siz hatırlıyor musunuz? Peki ya "Hayata Dönüş Operasyonu"nu? "Ölüm orucu bir çeşit intihardır, bunun durdurulması gerekir, insani görevimizi yapıyoruz" diyerek basılan hapishanelerden bu kez gerçekten paramparça olmuş cesetleri çıkan insanları? Onların nasıl öldürüldüklerini?
Aylar süren ölüm orucu ve onun sonunda silahlar ve bombalarla gelen "Hayata Dönüş Operasyonu" sonucunda, bugün binden fazla Korsakoflu insan var aramızda. Korsakof sendromu aslında alkoliklerde görülen bir beyin hasarı. Hastalıktan öncesi neredeyse tümüyle siliniyor. Unutuyorsunuz, her şeyi, neredeyse her şeyi. Geçmiş silinip gidiyor
Şimdi bir inisiyatif, çoktan unuttuğumuz Korsakofluları, unuttuğumuz "unutmuşlar"ı aramıza kazandırmak, bir gelecek kurmalarına yardımcı olmak için çalışmaya başlamış. İşte Emre, bu hafta bu inisiyatiften bahsedecek bize
Bazen "deli"lerin bizim için, biz kendimizi "normal" hissedelim, dünyayı yaşanabilir bulalım diye delirdiklerini düşünüyorum ben; bu yüzden hayatın tüm saçmalıklarını, anlamsızlıklarını, ağırdan ağır yüklerini sırtlanıp bizden önce, ve ama onlara, o yüklere dayanamayıp delirdiklerini... Korsakoflular da bizim için unuttu belki; bizi düşünerek, biz geride kalanlarıBizim yüzümüzü kızartmamak için, biz hatırlamayalım diye olanları, onlar tümüyle unuttular. Biz utanmayalım diye, bizim yerimize




Unutmak Kötü, Ya Unutulmak?



F Tipi Cezaevlerini Protesto Etmek İçin Ölüm Orucuna Başlayan Siyasi Mahkûmlara "hayata Dönüş" Adıyla 20 Cezaevinde Eş Zamanlı Olarak Düzenlenen Ve İki Askerle 30 Mahkûmun Ölümüyle Sonuçlanan Operasyonun Üzerinden Dokuz Yıl Geçti. Operasyon Sonrasında Yüzlerce Mahkûm Hafızanın Silinmesi Ve Yürüme Bozukluğu Anlamına Gelen "wernicke-korsakoff" Hastalığına Yakalandı. Bu Gün Sayıları Bin Olarak Açıklanan Bu İnsanlar Geçmişe Ait Hiçbir Şey Hatırlamıyor. Tek Başına İhtiyaçlarını Gideremiyor. Yaşam Şartlarının Her Geçen Gün Daha Da Zorlaştığı Bir Anda Unuttukları İnsanlardan Dayanışma Eli Uzandı.

Siyasi mahkûmların F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla, 20 Ekim 2000'de başlattıkları açlık grevlerini, 19 Kasım tarihinde ölüm orucuna dönüştürmeleri üzerine, 19 Aralık 2000'de tam 20 cezaevine birden operasyon düzenlendi. Bazı çevrelerin "19 Aralık katliamı" olarak nitelendirdiği, dönemin hükümetinin "Hayata Dönüş" adını verdiği ve yaklaşık bin güvenlik görevlisinin katıldığı operasyonlarda ikisi asker toplam 32 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı. Operasyonun ardından hemen F tipi cezaevlerine sevkler başladı. Ancak bu durum ölüm orucuna katılanların sayısının daha da artmasına neden oldu. Hatta cezaevlerinde kalanların dışında tutuklu aileleri de eyleme destek vermek amacıyla ölüm orucuna katılmaya başladılar.
İlk ölüm 21 Mart 2001'de Sincan F Tipi Cezaevi'nden geldi. Cengiz Soydaş adlı mahkûmun ölümünü çok geçmeden diğerleri izledi. Bugüne kadar ölüm oruçlarında ardı ardına tam 31 kişi hayatını kaybetti.
Cezaevinde durumu ağırlaşan tutuklu ve hükümlülere, ölüm orucu sırasında vücutlarında şekeri parçalayıp enerjiye dönüştüren B1 vitamini olmadan şeker içeren serum verilmesinin sonucunda da yüzlerce mahkûmun Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalanarak sakat kaldığı veya hafızasının silindiği birçok kez dile getirildi. Bu iddianın ardından 204 tutuklu ve hükümlü sağlık durumları ağırlaştığı için tahliye edilirken, ölüm sınırına geldiği raporlarla belgelenen birçok tutukluya ise tahliye kararı çıkmadı.
Ölüm orucu direnişinden yaşama dönüş mücadelesine
Geçmişimizdeki birçok travma gibi "Hayata Dönüş Operasyonu" ya da "19 Aralık Katliamı" da hafızalarımızda yerini aldıktan sonra yavaş yavaş silinmeye başladı.
Wernicke-Korsakoff hastalığı, B1 vitamini almadan uzun süre aç kalma ardından, kişiye yanlış müdahalede bulunulmasıyla meydana geliyor. Tek başına yürüyememe, dengede duramama, vücudu kontrol edememe gibi özellikler gösteren Wernicke'nin yanı sıra, daha ağır olan hafıza kaybının (Korsakoff) birlikte görülmesi durumunda "Wernicke-Korsakoff" denen hastalık ortaya çıkıyor ve insanların tek başına yaşayabilme becerisini yok ediyor.


Emre ÜNSALLI

Haberin devamını Yeni Aktüel dergisinin 209. sayısında bulabilirsiniz!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder