15 Eylül 2015 Salı
Devlet Terörü, Tatil Bölgelerinde de Kendini Gösteriyor
Wernicke
Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi'nin (WKEMDG) 2010’dan beri
gerçekleştirdiği yaz kamplarının 5.’si bu yıl Didim’de gerçekleştirildi.
Yazarken bana dahi ironik gelse bile, ironiden çok bir gerçeklik olarak, tatil
eylemimizi bitirdik.
Kampın ilk
sabahı görme engelli olan arkadaşımız Delil Akkurt önce gözaltına alındı ve
ardından tutuklandı. Delil arkadaşın avukatının anlattığına göre, Delil Nisan
başında adli tıp raporu çıkardı. Adli tıp kazara tutuklanan sermayenin
emirerliğini yapanları hemoroid nedeniyle bile cezaevinde iyileşemez diye rapor
hazırlarken, Delil için, görme engeli ömür boyu sürecek, cezaevinde kalması bir
parça sakıncalı minvalinde bir rapor hazırlıyor. Bu rapor bile, adliyeye
gönderilmediği için Delil gözaltına alınmıştı. Rapor adliyeye geldiğinde ise,
Delil'in raporuna bakan savcı, cezaevinde tutukluluk süresince (6 ay) kalmasını
istiyor. Mahkemede Delil’i tutukluyor. Delil’in tutuklanması keyfi bir saldırı
örneği olduğu gibi, hasta tutsaklara yönelik uygulanan devlet terörünün bir
parçası haline de gelmiş oldu.
5 Eylül’de
Delil’in tutuklanması üzerine 6 Eylül’de basın açıklaması yapacaktık. Ne var ki
bizim basın açıklaması yapacağımız yerde ve yakın saatlerde sivil faşistlerinde
eylem yapacağını duymamız üzerine basın açıklamasını iptal ettik. Basın
açıklaması yapacağımız yerden ayrılırken, polislerin bir arkadaşımızı taciz etmesi ve arkadaşımızında bu tacizi
engellemeye çalışması sonrası kısa bir arbede yaşandı. 3 arkadaşımız gözaltına
alındı. Deyim pek siyasal görünmese bile, tam bir gerçeklik olmak üzere,
savcının keyfi gelene dek arkadaşlarımız yaklaşık 24 saat gözaltında
tutuldular.
10 Eylül’de
ise, kaldığımız otelin bir takım hukuki işlemlerinin eksikliği bahanesiyle kelimenin
tam anlamıyla bu otelden başka bir otele sürgün yaşadık. Otelin bir hukuki
eksikliği olduğu gerçeklik. Ancak bizim yerimize kalanlar misal turistler
olsaydı, bu eksiklik oteli kapatma gerekçesi haline getirilmezdi. Ancak bizim
için Didim kaymakamı, otel sahibine bizi otelden çıkarmazsa oteli
mühürleyeceklerini söyleyerek gözdağı vermiş.
11 Eylül
sabahı 05:00, 06:00 gibi polisler otele gelerek, bir arkadaşın askerlik sorunu
üzerine 15 gün içinde askerlik şubesine gideceğini yazan bir kağıt imzalattı.
Arkadaşın imzaladığı kağıt hukuki. O saatlerde imzaya götürmekte hukuki, ancak
kesinlikle ahlaki değil. Günün her saatinde imzalatılabilecek bir kağıt için,
sabahın köründe gelmek, hele ki tatilde, psikolojik bir devlet terörüdür.
Aynı gün
piknik yaptık. Piknik alanına gelen polisler, öğlen saatlerinden itibaren
tacize başladılar. Bizler dönüş yolundayken, yolda sadece bizim araçlarımızı
durdurarak kimlik kontrolü yaptılar. Fiziki değil, ama, bu da psikolojik devlet
terörüydü.
Yukarıda
saydığım devlet terörü uygulamaları, tatilimizi, bir eyleme dönüştürdü. Bütün
bunlardan çok bu yaz kampının benim açımdan ayrı bir önemi vardı. Suruç
katliamında yaşamda kalan genç bir “yoldaş”ım (ideolojik olarak değil ama,
insan olarak yoldaşımdı o benim. Sadece bu yüzden yoldaş sözünü tırnak içine
aldım) gelmişti. “Yoldaş” yaşına rağmen oldukça güçlü görünüyordu. Ne var ki
bir akşam çevrede atılan havai fişek seslerinden irkildiğini gördüm. Bu durumunu
bence bizi üzmemek için belli etmemeye çalışıyordu. Ben onu far ettiğimi
neredeyse kulağına söyledim, çok güçlü biri olduğunu ama insan olduğumuzu
unutmamak gerektiğini söyledim ve sarıldım genç “yoldaşıma”. Yalın bir sevgi ve
saygıyla yaptım bu davranışları. Ama planlı yapsaydım bile aynı sonuca
ulaşamayabilirdim. “Yoldaş”ın gülümsemesi büyüdü benim davranışlarımdan sonra. Habip
yoldaşın herhangi bir sözü bile, (misal nasılsın demesi bile) beni aynı şekilde
etkiliyordu. Çünkü Habip yoldaş presedür gereği değil, gerçekten yüreğinden
selam gönderiyordu. Onun selamını duyunca yüzüm ve yüreğim gülerdi. Tıpkı ben
sarıldığımda genç “yoldaşımda” olduğu gibi. Karşıdan ilk bakışta öğreten adam
gibi görünen, ben, genç ”yoldaşımdan” çok önemli bir şey öğrendim. Yüreğe
yüreğimle sarıldım. Güçlü olmak üzerine 1,2 gün seminer verseydim bile, onu
böyle güçlendirmezdi. Ona yüreğimle sarıldığımda ayna tutmuş oldum. Ben
güçlendirmedim, o, kendi gücünün daha farkına vardı. Yalın bir sevgi ve
saygının, insana azımsanmayacak şeyler katabildiğini, genç “yoldaşımdan”
öğrendim.
Kampın
benim için özeti bu oldu. Devlet terörü ise, ülke genelinde artan devlet
terörünün bir yansımasıydı. Bu kısmın ayrıntılarını yarın unutabilirim. Ama
genç “yoldaşımın” yüzünde büyüyen gülümsemeyi asla unutmam.
Muharrem Kurşun
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder